Oğuz UÇAR (SON NOKTA)

Oğuz UÇAR (SON NOKTA)

oguzucar1@gmail.com

BAŞ TACIMIZ, KADINLARIMIZ...

13 Mart 2020 - 08:16

BAŞ TACIMIZ, KADINLARIMIZ...



Her 8 Mart tarihinde, kadınlar göklere çıkarılıyor.

Benim buna asla bir itirazım yok...

Çünkü “Kadına Saygı”yı, insan olmanın ilk adımı olarak görüyorum.

Şimdi sizleri zaman tünelinde bir yolculuğa çıkararak, milletlerin kadına verdiği değerleri gözlerinizin önüne sunmak istiyorum:

* İngiltere'de XI. asra kadar kadınların kocaları yanında hiçbir değeri yoktu.



* Çin'de, boşanma hakkı sadece erkeğe aitti. Yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız

   ise bez parçalarına sarılırdı. Boşanma hakkı sadece erkeğe verilmişken, kadının

   böyle bir hakkı bulunmuyordu.



* Budizm'in kurucusu Buda ise; ilk başlarda kadınları dinine bile kabul etmemişti.



* Roma hukukunda kadın, kendi malına hükmedemezdi, vasiyet yapamazdı.

   Roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. Onu noksan akıllı sayıyordu.

   Roma'da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu.



* Cahiliye döneminde Araplar kız çocuklarını diri diri gömerlerdi. Onlarda da kız çocuğa

   sahip olmak onursuzluk sayılırdı. Cahiliye devri Araplarında, kadının kocası yanındaki

   değeri, alınıp satılan bir maldan farksızdı. O dönemlerde kadının miras hakları bulunmazdı.



Hepinizin de bildiği gibi, 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde 16 saatlik çalışma süresi ve düşük ücretler ile çalışma şartlarının iyileştirilmesi için sokaklara dökülen kadınlar canlarını ortaya koyarak mücadele ettikleri için, o günden bu yana 8 MART tarihi DÜNYA KADINLAR GÜNÜ olarak kutlanmaya başladı.



Bir başka ifade ile bugün kendilerini “MEDENİ MİLLETLER” olarak tanımlayan toplumlar, Kadının varlığını ve onun haklarını daha 163 yıl  önce keşfedip, kabul ettiler.



***



Ancak günümüz Dünyasında yoksulluk içinde yaşayan 1.4 milyar insanın yüzde 70'ini kadınların oluşturması, Kadınların erkeklere oranla yüzde 20 ila yüzde 50 arası daha az maaş alması, dünyadaki açlığın, savaşın ve göçün en ağır maliyetini kadınların ödüyor olması ne ile izah edilebilir bilemiyorum.

Bütün bunlara karşılık gururla ifade etmem gerekirse;

7 bin yıllık TÜRK TARİHİNDE ise TÜRK KADINI her zaman önemli bir mertebenin sahibi olmuştur. Türk kadını her zaman miras hakkına sahip olduğu gibi, boşanmalarda da erkekler gibi söz sahibiydi.



Geleneksel Türk toplumunda kadına daima, batı ve doğudaki diğer örneklerine göre oldukça

ileri sayılabilecek bir konumda idi. Orhun Abidelerindeki ifadelerde eski Türk

Devletlerinin yönetimine kadar bunun bir çok örneğini görmek mümkündür.

Eski Türklerde kadınsız bir iş görülmezdi. Kadın erkeğin tamamlayıcısıydı. O sürekli erkeğin yanındaydı. Hakanın buyrukları yalnız "Hakan buyuruyor ki" ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde Hatun da, Hakan ile beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konulardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han'ın hatunu imzalamıştır. 



***



Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün;

“Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim’ diyemez” sözleri ile onore ettiği Türk Kadını Milli Kurtuluş savaşında canını ortaya koyarak, adını tarihine altın harflerle yazdırmıştır.



* Kocası cephede kendisi henüz 20 yaşında bir gelinken, kardeşini henüz şehit vermişken,

   3 aylık bebeğini geride bırakıp Aziziye Tabya’sını savunmaya koşan Nene Hatun,

* Halkı işgallere karşı durmaya davet eden etkileyici konuşmalarıyla bizzat Anadolu’ya çıkan Halide

   Edip, Halide Onbaşı...




* Ömrü cephelerde savaşan babasının yanında geçen, henüz 12 yaşında Onbaşı rütbesini alan Nezahat   

   Onbaşı...


* Kar yağarken cepheye götürdüğü top mermileri ıslanmasın diye üzerindeki paltosunu örten ve

   kundaktaki bebesinin üzerine uzanarak soğuktan şehit olan Şerife Bacı ve daha niceleri bunlara

   sadece birer örnektir.



***

Unutulmaması gerekir ki;

Kadın ‘haklarıyla’ kadındır. Hakları hiçe sayılan kadın, kadınlık bilinci ve erdemi çürümüş bir toplumsal yozlaşmayı da beraberinde getirir.

Kadının ihmal edildiği bir toplumun varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi mümkün değildir.

İslam dininde kadının önemi büyüktür.

Peygamberimiz Hz.Muhammet (S.A.V/ Sellü Aleyhü Vesellem)

“Cennet annelerin ayakları altındadır”
diyerek kadını yüceltmiştir.



Ancak, bugünlerde kadının yeniden ikinci plana itilmek istenmesini ne İslam dini ile

ne de Türk Kültürü ile bağdaştıramıyorum.



Bu durumun olsa olsa kesinlikle “Geri Kalmış Bedevi Kültürü”nden kaynaklanıyor.